Son dönemde Ortadoğu'daki jeopolitik dengelerin değişmesiyle birlikte İsrail’in hava savunma sistemleri üzerinde ciddi bir baskı oluştu. Özellikle, ABD'nin İsrail'e yaptığı askeri destek ve teknolojik yardımların son günlerde azaldığına dair haberler, İsrail'in füze kalkanı sisteminin etkinliği üzerinde soru işaretleri yaratıyor. Son on günde yaşanan bu gelişmeler, bölgedeki güvenlik durumunu derinlemesine etkileme potansiyeline sahip.
ABD'nin İsrail’e sağladığı askeri yardım, özellikle füze savunma sistemleri açısından kritik bir öneme sahip. Ancak, son dönemde Biden yönetiminin, Jeopolitik anlamda yaşanan bazı değişiklikler nedeniyle bu yardımları daha selektif bir şekilde gerçekleştireceği yönünde sinyaller vermesi, endişe yaratıyor. Aslında, bu durum yalnızca askeri bir destek meselesi olmaktan öte, stratejik bir ilişki yönetimi olarak da değerlendirilebilir. Özellikle İran ile yaşanan gerginlikler, bölgede bir istikrar sağlamaya yönelik yapılan askeri işbirliklerinin ve füze savunma sistemlerinin etkinliğini daha da önemli hale getiriyor. Ancak, son 10 gün içerisinde yaşanan düşüş, İsrail’in kendi başına bir savunma mekanizmasına ihtiyaç duyup duymadığı sorusunu gündeme getiriyor.
ABD'nin desteğinin azalmasının arkasında pek çok neden bulunmaktadır. Bunlardan başlıcaları, ABD içerisindeki politik değişiklikler, başka uluslararası krizler ve Yahudi lobisinin etkisinin azalması olarak sıralanabilir. Bu durumda, İsrail’in askeri stratejisini değiştirmek ve kendi başına savunma yeteneklerini geliştirmek zorunda kalacağı anlamına geliyor. Bu bağlamda, özellikle İHA ve siber savaş alanında yeni stratejilerin geliştirilmesi kaçınılmaz görünmektedir.
İsrail’in hava savunma sistemleri, özellikle Iron Dome (Demir Kubbe) projesi ile global çapta tanınmasını sağlamış bir başarı hikayesidir. Ancak, hava savunma sisteminin mekanizmasının sürdürülmesi ve modernizasyonu, sürekli olarak yenilikçi teknolojilere ve kaynaklara bağlıdır. ABD desteği olmayan bir ortamda, bu tür modernizasyonların finansmanı oldukça zorlayıcı olacaktır.
İran, Suriye ve diğer bölgesel tehditler, İsrail’in hava savunma sistemlerinin sürekli olarak göz önünde bulundurulmasını gerektiren bir durum olarak ortaya çıkıyor. Hava sahası üzerindeki baskının artması, bu sistemlerin etkinliğini sorgulatırken, alternatif savunma yöntemlerinin geliştirilmesine yönelik baskılar da artış gösterebilir. Özellikle, İHA’ların ve diğer insansız sistemlerin kullanımı, klasik hava savunma yöntemlerini zorlayacak bir potansiyele sahiptir. Bu bağlamda, İsrail’in füze kalkanının geleceği, başta ABD’nin desteği olmak üzere uluslararası işbirliklerine dayanmaktadır.
Kısacası, ABD’nin son 10 gün içerisindeki yardım azalması, İsrail’in savunma stratejilerini ve bölgedeki güvenlik dengesini sarsabilir. Yalnızca askeri değil, aynı zamanda diplomatik ilişkilerin de zayıflaması, İsrail için ciddi bir risk unsuru olmaya adaydır. Nahum Barnea'nın da belirttiği gibi, "Dostunu kaybetmek, düşmanın önünde savunmasız kalmakla eşdeğerdir." Dolayısıyla, bu gelişmelerin takibi, sadece İsrail’in değil, tüm bölgenin geleceği açısından kritik öneme sahip olacaktır.