Bir toplumda siyasi çekişmelerin giderek derinleşmesi, insani değerlerin arka plana atılmasına neden olabiliyor. Türkiye’nin tartışmalı eski başkanlarından birinin ölümü sonrası düzenlenen cenaze töreni, işte tam da bu noktada dikkat çekici bir kriz yarattı. Cenaze, sadece bir veda değil, aynı zamanda siyasi rekabetin ve husumetin yinelendiği bir arena haline geldi. Söz konusu cenaze, geçmişteki siyasi düşmanlıkların hâlâ güncelliğini koruduğunu gösteriyor.
Eski başkanın ani ölümü, pek çok insanı derinden üzüntüye boğarken, aynı zamanda siyasetteki gerilimlerin de alevlenmesine sebep oldu. Cenaze töreninin düzenlendiği gün, başta siyasi rakipleri olmak üzere birçok temsilci ve halk toplandı. Fakat cenaze merasimi, beklentilerin aksine, birleşme ve dayanışma yerine taraflar arasındaki çekişmeyi ortaya çıkardı. Siyasi parti temsilcileri, birbirleri ile alay etme ve eleştirme fırsatı buldu.
Ülke genelindeki birçok kişi, cenaze töreninin bir araya gelme fırsatı olarak değerlendirilmesini beklerken, eski başkanın ardında bıraktığı husumetler yeniden filizlendi. Özellikle, eski başkanın karşıt görüşteki siyasi figürleri, cenaze sırasında geçirmiş oldukları gergin anlar sosyal medyada büyük yankı buldu. Bu olay, toplumun içinde yaşayan derin ideolojik bölünmelere de bir kez daha ışık tuttu.
Cenaze törenine katılanlar, anma ve saygı duruşu yapmak yerine siyasi mesajlar vermeyi tercih ettiklerinde, bu durum sosyal medyada geniş bir tartışma yarattı. "Ölüyü bile saygıyla anmıyorlar" başlığı altında birçok paylaşım yapıldı, kullanıcılar siyasi çekişmeleri eleştirerek, insanilikten uzaklaşmaya dair üzüntülerini ifade etti. Bazı kullanıcılar, böyle bir önemli günde bile politik çıkar peşinde koşmanın acı bir durum olduğunu vurguladı.
Sosyal medyada dönen tartışmaların yanında, cenazeye katılan bazı partiler halkın gözünde olumsuz bir imajla karşılaşmayı göze aldı. Geçmişteki kötü anıları tazelemekten çekinmeyen bu kişilerin, toplum içindeki durumu daha da kötüleştirdiği düşünülüyor. Siyasi partilerin tutumları, onları destekleyen kitleler arasında bile fikir ayrılıklarına yol açtı. Birçok kişi, cenaze gibi özel ve hassas bir olayda birbirlerine karşı daha fazla saygı göstermeleri gerektiğini savundu.
Sonuç olarak, bu olay Türk siyasetinin ne denli kutuplaşmış bir hale geldiğini gözler önüne serdi. Cenaze töreni, birlikte yas tutmanın ve insan olmanın ötesinde bir iç çekişmeye ev sahipliği yaptı. Belki de en büyük ders, umudun ve barışın bile, derinlemesine yerleşmiş husumetlerin önünde yeterli bir etki yaratamayabileceğini göstermesidir. Ortak acılar bile, insanları bir araya getiremiyor. Ülkenin birliği için çaba gösteren insanların sayısı azalırken, ayrışmayı uzatan olaylar artarak devam ediyor.
Bu trajik cenaze töreni, siyasetin gergin havasının ve kutuplaşmanın ne kadar yerleştiğini bir kez daha ortaya koydu. Kapandı zannedilen yaraların, umudun ve birliğin sembolü olması gereken bir cenazeye zarar vermesi, gelecekteki siyasi yaşamda daha çok kırılma noktası yaşanabileceğini düşündürüyor. Toplumun sessizliği, bazen en gürültülü protestodan daha etkilidir. Bu bağlamda, eski başkanın ardından verilen mesajlar, sadece bireyler değil, ülkeler için de büyük derinlikte anlamlar taşımaktadır.