Günümüzde kadına yönelik şiddet, toplumsal bir sorun olarak gündemden düşmemekte ve her geçen gün daha da derinleşen bir yara olarak karşımıza çıkmaktadır. Son günlerde yaşanan bir olay, bu sorunun ne denli ciddi boyutlarda olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Birlikte yaşadığı kadına uyguladığı şiddetle adeta bir dehşet hikayesi yazan bir erkeğin durumu, çevresindekileri ve sosyal medyayı çalkaladı. Olayın detayları, sadece kurban için değil, toplum için de uyarı niteliği taşımaktadır.
İlgili olay, geçtiğimiz günlerde bir şehirde meydana geldi. Çiftin uzun süredir birlikte yaşadığı bilinirken, kadının mağduriyeti ve yaşadığı korkunç anlar, zamanla mecra üzerinden yayıldı. Elde edilen bilgilere göre, kadın bir süredir partnerinin tutumlarından rahatsızlık duymaktaydı. Ancak bu durumu dile getirmek için cesaret bulamayan kadın, yaşadığı duygusal ve fiziksel baskıları içe atarak gün geçtikçe derin bir çıkmaza sürüklendi.
Olayın kıvılcımı, kadının adamla ilgili bazı rahatsız edici davranışlarını fark etmesiyle başladı. Erkeğin önce kelimelerle başlayıp ardından fiziksel şiddete dönüşen davranışları, kadının kabuğunu kırarak yardım arayışına girmesine sebep oldu. Ancak ne yazık ki, yardım için gittiği yerlerde de tam destek bulamadı. Kadının yaşadığı her bir travma ve olumsuz deneyim, şiddet sarmalının nasıl bir kısır döngü oluşturduğunu gözler önüne serdi.
Yaşanan bu olay, sadece bir kadının başından geçen bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumsal bir uyanış çağrısıdır. Kadına yönelik şiddetin bu denli sıradanlaşması ve normalleşmesi, toplumun bu meseleye olan duyarlılığını sorgulatmaktadır. Özellikle sosyal medyada yayılan ve kamuoyunu bilgilendiren paylaşımlar, toplumun bu tür olaylara karşı daha hassas ve duyarlı olması gerekliliğini vurgulamaktadır.
Olayın bir başka trajik yanı ise, kadının yaşadığı durumun çok sayıda kişi tarafından duyulmasına rağmen yeterince destek görememesidir. Birçok kadın, benzer durumlarla karşı karşıya kaldığında gerekli yardımı veya desteği bulamamaktadır. Olayı takip eden günlerde, kadın kuruluşları ve sivil toplum örgütleri, duruma müdahale ederek hem mağdura hem de benzer durumda olan kadınlar için destek mekanizmalarını gündeme getirdiler.
Bu tür olayların önündeki en büyük engel, şiddetin maruz kalan kişiler tarafından açıkça konuşulması ve toplumsal olarak kabul görmesinin zor olmasıdır. Kadınların yaşadığı şiddet deneyimlerini paylaşmaları onların yaşadığı travmayı çoğaltmaktan başka bir işe yaramamakta; aksine destek mekanizmalarının güçlenmesini sağlamaktadır. Bu bağlamda toplum, her bireyin kendine ait bir sesi olduğunu unutmamalı ve şiddet karşısında sessiz kalmak yerine, sessizleri duyacak bir toplum oluşturmalıdır.
Birlikte yaşadığı kadına şiddet uygulayan bu olay, birçok insan için bir dönüm noktası yaratmaya potansiyel sahip. Hükümetler, yerel yönetimler ve toplumsal yapı, bir araya gelerek şiddetin önlenmesi için daha sıkı ve kalıcı önlemler almak zorunda. Toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddetsiz bir toplum için elzemdir. Bunun yanı sıra, eğitim kurumları da gençleri bilinçlendirecek projelere yönelerek, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu müfredatlarına dahil etmelidir. Çünkü geleceği inşa edecek nesillerin, empati kurabilen ve adalet duygusunu güçlü kılan bireyler olarak yetişmesi, şiddetin son bulmasında kritik bir yer tutmaktadır.
Sonuç olarak, birlikte yaşadığı kadına karşı dehşet veren bu olaya tanıklık etmek, sadece bir bireyin hikayesi değil, aynı zamanda toplumun her kesimini ilgilendiren bir meseledir. Bu olayın yarattığı yankı, gelecekte benzer olayların önlenmesi için bir başlangıç olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki; kadına yönelik şiddetle mücadelede elimizdeki en büyük silah, toplumsal dayanışma ve duyarlılığımızdır. Her bir bireyin, sesi olmayanların sesi olması, bu sorunla mücadelede büyük öneme sahiptir.